Radikaller ve Eklem Bacaklılar

Dünyada hangi yeri asla ziyaret etmek istemezsiniz? Neden?

Aslında sanırım bu herkes için çok kolay bir cevap; ya da belki değil… En azından çoğunluk için diyelim…

Sanırım ben de o çoğunluğun içindeyim. Tabii ki eklem bacaklıların yoğunluklu olduğu ülkelerden bahsetmiyorum;onların da seveni var… Fakat radikallerin olduğu ülkelere kim gitmek ister ki? Ne için tutuklanacağınızın, hatta varsa kanunlarında – ki çoğunlukla olur – idam edileceğinizin garantisi yok.

Eskiden olsa radikalleşmeden önceki hallerini görmek isteyeceğim Orta Doğu ülkeleri var.

Mesela Afganistan’ın modern zamanlarına kesinlikle gitmek isterdim. Eski fotoğraflara bakıyorum da sanki aynı dönemin İstanbul’u ya da herhangi bir Avrupa ülkesinden farkı yokmuş.

O farksızlık içinde akan kültürü bir hayal etsenize… Şimdiki radikal islamcıların hem fiziksel kanıtlarını hem de insanların hafızalarındaki bilgileri yeni nesile aktarmasına engel olarak sözsel varlıklarını yok ettiği antik Afgan kültürü ve müziği.

Köylerdeki eğlencelerde çalınan yerel müzikler, kullanılan yerel enstrumanlar… Biliyorsunuz, şu anki Afganistan’da, mevcut radikal islamcılar sebebiyle müzik ve müzikli eğlenceler yasak…

Peki ya folklor oyunları?

Çocuk oyunları?

Onu geçtim… İslamiyet öncesi dönemden kalmış tarihi eserler? Yazıtlar?

Zamanda geriye gitmek gibi bir şansım olsa, kültürel varlıkları ve kimlikleri yok edilmeden evvel nasıl olduklarını belgelemek için Afganistan ve İran’a giderdim kesinlikle. Fakat şu anda? Kesinlkle olmaz… Sanırım şeriatla yönetilen hiç bir Arap ülkesine gitmem. Hatırlıyorum, Arap ülkelerinde berberlik yapan bir Türk, bir Arabın, Kuran’a küfrettiğini söylemesi üzerine idama mahkum edilmişti. O adam kurtuldu mu bilmiyorum. Çünkü dönemin hükümeti müdahale etmeye çalışıyordu.

İşin kötü tarafı, bu suçlama sadece bir beyanla kabul edilmiş, kendi vatandaşlarının beyanı dışında herhangi bir kanıt sunulması gerekmemişti.

Yani bu Arap ülkeleri içinde gidilebilecek en mantıklısına gitsem, alışverişte biriyle tartışsam ve polis geldiğinde kalkıp benim Allah’a küfrettiğimi söylese ne olacak?

Ben macera severim ama aptallıkla macera arasında küük bir çizgi var. Kısacası akli kanunları olmayan hiç bir ülkeye gitmem.

Gelelim ikincisine.

Bu kişisel bir korku. Eklem bacaklılar oldum olası beni ürpertir; özellikle uyku hali gibi bilinçsiz olabileceğim halerde. Bu sebeple Maalesef çok görmek istesem de eğer gidebilsem Aborjinlerle ilgili deli çalışmalar yapmak istesem de Aborjinlerin oradaki beyaz ırkın arasına sızmış kültür izlerini takip etmek istesem de böcekleri ve örümcekleri sebebiyle bedava yollasalar gitmeyeceğim bir ülke maalesef…

Sanırım aynı sebeple amazonları da hiç göremeyeceğim.

Ben, ön kolumdan daha uzun çiyan görünce geriliyorum…

Kısıtlı sürelerle gidilebilecek bir seyahatin can sıkmaması, insanı germemesi ve dinlendirebilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaten hiç bir zaman tatili sabaha kadar barda akşama kadar denizde geçiren algıya sahip olmadım. Benim için tatil, denizde ve barda olduğu kadar gittiğim bölgenin kültürel hayatında da geçmeli. Üstelik arada, huzur içinde yazıp okuyabileceğim sakin mekânları da olmalı.

Doğayı seviyorum ancak mümkün mertebe böceksiz ve örümceksiz olan taraflarını…

Peki ya siz? Tehlikeli seyahatleri mi seversiniz yoksa beş yıldızlı otel müşterisi misiniz?

Sevgiyle kalın…

Öykü ODABAŞ – KANNECİ

Darıca – Nisan 2024

Comments

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın