Aptallık Parayla Değil!

Sizi ne sinirlendirir?

Hayatımız boyunca pek çok şeye sinirleniriz. Herkesin bir damarı vardır; basılmaması gereken…

Benim için bunun iki yolu var… Beni aptal yerine koymak ve işimin öğretilmeye çalışılması.

Öncelikle ikincisinden başlayacağım. çünkü içime şeytanın teşrif ettiği en üst aşama orası.

Ben bir müzisyenim ve benim dönemimdeki konservatuar sistemi sebebiyle bu işi on bir yaşından beri profesyonel olarak yapan bir müzisyenim. yirmi iki yaşında, bu işin teori kısmının da eğitimini bir üst seviyeye çıkarmıştım. Bu sebeple hobisini ilerletmiş heveslilerin, kendini eğitimci sanan velilerin ve hasbel kader dershane açmış “patronların” işimi bana öğretmesi konusunda sınırsız sinire sahibim…

Ah… Bir de müziğin iş olmadığını, sebebini anlayamadığı şekilde bir eğlencenin bu kadar ciddiye alınmasını çözememiş mükemmel cahiller var…

Mesela ilköğretim ve lisedeki müzik derslerine gösterilen davranış beni sinirlendiriyor. Çocuklarınızın eğitimi için, özellikle küçük yaşta hayat memat meselesi olan müzik dersinin, bir kısım veli trafından eğlencelik çerez olarak anlaşılması, ülkenin geriye gidişinin en büyük sebeplerinden biri… Fakat bunun ayırımında olan bir Milli Eğitim Bakanı da henüz çıkmış değil.

Evladına “bir şeyler tıngırdatsın” diye “piyano”, “keman” ya da “gitar” dersi aldıran – son zamanlarda bateri de çıktı – veli de benim sinirlerimi bozuyor. iki üç ay içerisinde kulağa hitap etmeyen bir parça geldiğinde isyan ediyorlar…

Üç ay mı?

En kaliteli görünenin bile yerlerde sürünen bu fikir fakirliği ve görgüsüzlüğü cinlerin tepemde halay çekmesine sebep oluyor…

Bu arada, eski öğrencilerimin velilerini tenzih ederim. Bu benim başıma sadece veliyle görüşme aşamasında gelen bir durum. Her zaman, öğrenci kabul etmeden evvel böyle bir şey olmayacağını – bazen en sert dille – veliye anlatmış ve meyvesini de huzurla yemişimdir. Fakat işte bazen görüşmelerde senin işini sana öğretmeye kalkan veli de denk gelmiyor değildi… Hiç bir zaman çocuklarına ders vermedim… Bundan dolayı da mutluyum, gururluyum ve huzurluyum.

Gelelim ilk kısma.

Aptal insanlar…

Ben, uzun bir süre eğitim uygulama okullarında mental retardasyonlu çocuklarla çalıştım. Sp’lisinden yanlışlıkla oraya gönderilmiş otistiğine ve down sendromlusuna varana kadar, o pırıl pırıl orta ve ağır mental çocukların bile minimum iki üç seferde anlatılan lafı anlamasını, anlamasa bile uygulamaya koymasını gördüm ve harika işler çıkarttım…

Böyle bir şeye tanık olduktan sonra “normal” olduğu savunmasındaki bir insanın, bırak okuduğunu söyleneni bile anlamaması beni çok sinirlendiriyor.

Yani; “Bak bu A-B-A. A’yı A’ya, B’yi B’ye, sonra da A’yı tekrar a’ya eşleştireceksin.” gibi basit bir komutun uygulanması; yazılı olarak verilen adresin sisteme yanlış geçirilmesi, İnönü’nün asker kaçağı olduğuna inanılması gibi aptallıklar beni, bu insanların neden nefes almaya devam ettiğiyle ilgili sorgulamaya götürüp, nefes almanın da bilinçli bir eylem olması gerektiğine dair dualara sürüklüyor.

Buraya ufak bir ek… Çünkü onun tarifi yok. Bazı anneler ne demek istediğimi anlar… Konuyu veya konuyla ilgli olası senaryoları dillendirmeyeceğim bile… Sadece, inanın ki içimde insanlık namına bir şey kalmaz!

Peki sizi ne sinirlendirir? Yani gerçekten gözlerinizi karartan nedir? Hangi noktada insanlıktan çıkarsınız?

Yanıtlamaya üşenmeyin… Sevgiyle kalın…

Öykü ODABAŞ – KANNECİ

Darıca – Nisan 2024

Comments

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın